Silgi
Benim çocukluğumda Ankara Amerikalı dolu idi. Balgat'ta ki büyük " Amerikan Üssü " yanısıra askeri personelin ve ailelerinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir sürü tesis vardı. Ahlatlıbel'de ki radar Amerikalılara aitti diye biliyorum ama Ümitköy'de ki radar kimindi hiç bilmiyorum.
Çankaya'da şimdiki Atakule'nin bulunduğu arazide hoş bir subay kulüpleri, Aydınlıkevler'de golf kulüpleri vardı. Esat'ta kısa süreli gelenler için bir otel. Sıhhiye meydanı şimdiki Abdi İpekçi parkı, yakıt istasyonu ile birlikte komple Amerikan araçlarının bakım onarım yeri gibiydi.
90 lı yıllarda elçiliğe ait yapıların bakım onarım sorumlusu olmak üzere işe girdiğimde, anahtar dolabındaki anahtar sayısı 3000 adet üzerinde idi. Anlatmaya çalıştığım 60 lı yıllarda bu sayının kaç olabileceğini tahmin edin !
Böylesine büyük bir kalabalık olunca, ailelerin ihtiyacı için sadece Balgat üssündeki büyük PX değil, Maltepe ve Sıhhıye'de de PX şubeleri vardı. Bizim eski ordu pazarları gibi bir düzen. Aileler ev ihtiyaçlarını, çoluk çocukların ihtiyaçlarını ürün çeşitliliği bakımından çok kısıtlı olan Türk bakkal, manav, kasap yerine PX lerden temin ederler, hemde memleket havası alırlardı. Ne de olsa gurbette görev yapmakta idiler.
Aileler ise çoğunlukla Bahçelievler, GOP gibi semtlerde bahçeli evlerde otururlardı. O kadar fazla Amerikalı vardı ki, Bahçelievler'de bizim kiracımız, karşımızdaki üç evin kiracısı hep Amerikalı idi. Aralık geldiğinde caddedeki nerede ise bütün evlerin camlarından süslenmiş yılbaşı ağaçları görülürdü. Belli başlı meydanlarda, özellikle Kavaklıdere'de yüzlerce çam ağacı kesilip getirilir, satışa sunulurdu.
PX lere giriş bizler için imkansızdı. Buralarda satılmamış, defolu, modası geçmiş bazı ürünler İzmir caddesinde Amerikan pazarında satılırdı. PX te satılmamış, kalmış dergiler, kitaplar, plaklar ise Kocabeyoğlu pasajı alt katına gelirdi.
Bir başka Amerikan malı kaynağımız ise komşularımız idi. Arkadaş edindiğimiz Amerikalı akranlarımız bize dondurma, marshmallow dedikleri lokum benzeri şekerlemeler, sakız, kola vs. ikram ederler, bazen ebeveynleri bizleride yemeğe, mangala, doğum günü partilerine davet ederlerdi.
Çocukluk işte; akşam olunca bahçeleri dolaşır Amerikalı çocukların çöp varillerine attıkları oyuncakları toplar nasiplenirdik.
O günlerden aklımda kalanlardan birisi pazar günleri sokak sokak gezen, çantalarındaki Amerikan malı malzemeler ile otomobilleri pasta cila yapıp parlatan adamlar.
Diğeri ise tuğla büyüklüğünde, yumuşacık silgiler. Kocaman, sarı; pek kötü lastik kokarlardı. Köşesinden parçalar koparılır okul çantasına atılırdı. Çok yumuşak olduğu için kağıdı zedelemeden kurşun kalem izini kolayca alırdı. Komşulardan biri işi abartmış, evin kirli bir duvarını bunun ile silerek temizlemiş idi. Sanıyorum ucuz ve bol bir malzeme idi, çünkü bize de verirlerdi.
Eveeeet ! Şimdi gelelim bu sayfalar ile olan ilgisine:
Hani seramik, elmas bileme taşlarından bahsetmiştik ya. Hah işte o plakaların gözenekleri dolunca atıp yenisini alacak değiliz ya. Suyla yıkamakta işe yaramaz. İşte bu silgi ile defter sayfası siler gibi silip metal artıklarından temizleyeceğiz. İnce dişli törpü, eğe ve hatta zımpara diskleri için de aynı yöntemi kullanabiliriz.
Tutup kırtasiyeciden Faber silgi almaya kalkarsanız sermayeyi silgiye yüklersiniz. Temu ve benzeri sitelerde bulabilirsiniz ki ben öyle yaptım.
İpucu : Bazı ayakkabıların tabanlarında benzer bir malzeme kullanıyorlar. Eşin dostun ayaklarını takibe alın, eskittiklerinde el koyun ...
Not: Yazının dün eksik ulaştığını biliyorum. Ama nedenini bilmiyorum. Teknik arıza diyelim. Kusura bakmayın.