Zımpara deyip geçmeyin

Zımpara deyip geçmeyin

Ankara Hilton oteli yapılacak, memleket heyecan içerisinde.

Çünkü İstanbul Hilton 1955 yılında açılmış, mimarlar Amerikalı ama danışman Sedat Hakkı Eldem. İkinci dünya savaşından sonra Avrupa'da sıfırdan inşa edilen ilk otel. çok beğenilip, çok seviliyor. Onca yıl sonra tekrar yeni bir Hilton gelmesi büyük hadise.

Hareketli mobilyaların ihalesine bizi de davet ettiler. Kalın kalın dosyalar hazırlanmış, her bir parçanın resmi, çizimi, teknik özellikleri, şantiyede geçici konumu, teslim şekli vs. vs. çok detaylı bir şartname. Eğer döşemeli bir parça ise kumaşın özellikleri, rapor ( desenin tekrar ) ölçüsü vs. vs.

İç tasarım Frank Solano isimli bir adama ait, Londra, New York, Paris, Tokyo ofisleri var. Parfüm markası gibi. Çok havalı. O yıllarda dünyanın en iyisi. Dosyayı Londra ekibi hazırlamış. Şantiyede satınalma işini bir İsviçreli yapmakta. Hale hanım ki çok sonra hısım olduğumuz ortaya çıktı, ODTU işletme mezunu yardımcısı.

Dosyada birkaç noktaya itiraz ettim: Örneğin girişte iri bir büfe diyebileceğimiz bir parça istiyor, masif meşe, ön kapaklarında av sahnesi: adam ceylan kovalıyor falan. Dedim ki, Türkiye'de insan, hayvan oyması yapabilecek usta bulamam, alışkın değiliz, ama floral veya geometrik desenli isterseniz yapabiliriz. Bunu değiştirin bizim örf ve adetlerimize uygun değildir.

Veya bir iki kalem de dalga geçtim: Terasta Jordan koltuklar istiyor. Spesifikasyon da " döküm " yazılmış. Biliyorum aluminyum olması gerektiğini ama domuzluğuna "demir döküm mü ?" diye sordum. Asistanından cevap geldi "evet " diye. yani fena halde açık verdiler, başladım oynamaya.

Günlerden bir gün, Hale Hnm. aradı: Mr. Solano geldi, hava alanındayız, sizi görmek istiyor, uğrayabilir miyiz ? Hayır denir mi ?

Amca geldi imalatı dolaştı, showroom gibi bir yerimiz var oraya geçtik. Pek konuşmuyor. Eli hep masaların altında, oraları okşuyor. Çekmeceyi çekiyor, içim rahat: Çekmecelerin iç tabanına hep çanta astarı yapıştırırdım, orayı bırakıyor, çekmecenin altını, dış yanlarını sıvazlıyor. Çaktırmadan sürtünüp ölçü çalmaya çalışanı bilirdim de bu herif bir başka cins.

Birdenbire anladım: Amca çekmecenin altını, masa tablasının altını iyi zımpara yapmış mıyız, yalandan da olsa hafif cila atmış mıyız bunları kontrol ediyor. Sandalye, koltuk iskeletlerinin görünmeyen yüzleri temiz mi ?

Gittiler. Telefon geldi: İşi siz aldınız. Şartnameyi isteklerinize göre değiştireceğiz.

Sonra aniden patron korktu vaz geçti çekildik. Ama hikaye mutlu bitti: Bendeniz önce Ankara Hilton sonra İzmir Hilton danışmanlığı arkasından MNG nin özel işleri, arkasından MNG otellerine shingle vs. tedarikçisi....

Şimdi bu hikayeden kıssadan hisse ne çıkaracağız :

1- Zımpara deyip geçmeyin, yaptığınız işi hakkı ile yapın, açık vermeyin !

2- Zımpara deyip garibi hor görmeyin, yaptığınız işi sevin önemseyin !

3- Zımpara deyip küçümsemeyin, beğenmediğiniz küçük detaylar olmadık sonuçlara neden olabilir !

4- Üşenmeyin, uydurmayın, kıvırmayın, bu hikayeyi unutmayın. Biri gelip yaptığınız işlerin altını üstünü elliyorsa huylanmayın, sevinin !!